bugün
- iğrenç bir his tarif et42
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks13
- hemşire kızlar nasıl oluyor22
- japonyada düşen insana yardım edenler13
- aşkta yaş farkı önemli midir16
- az önce arabamdan inen tatlış kız12
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek18
- atatürk'ün hiç seçime girmeden ülkeyi yönetmesi22
- içip içip entry girmek8
- insanlar melek mi şeytan mı8
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi17
- kediye kediş köpeğe köpüş diyen kız13
- numan kurtuluş dem parti görüşmesi26
- arkadaşlar falıma bi bakar mısınız8
- en yaşlı özelliğiniz17
- anın görüntüsü14
- bik bik bu sözlüğün divasıdır19
- sözlük kızlarına yürüyen vizyonsuz8
- emar15
- uludağ sözlüğe nasıl düştünüz43
- sözlük yazarlarının abileri10
- 170 boyunda 70 kilo erkek9
- yakışıklı ama zengin erkek12
- çift maaş alan akpli bürokratların ücretlerine zam14
- icardi190521
- özgür özel10
- suriyeliler suriye'ye dönsün16
- fake hesabım için nick önerileri9
- kruvasan ile kahvaltı yapmak8
- karınıza kaşarlı poğaça yapar mısınız12
- emmanuel emenike17
- vücutçu aptal erkek vs gösterişsiz felsefi erkek15
- insana kendini kötü hissettiren şeyler14
- yazarların ruh hali9
- düz dünyacıların güneş tutulmasına bakışı12
- köpekler arasından seri katil çıkmaması8
- köpekleri aklamak için sırtlana iftira atmak10
- bik bik'i ağdacıya götürmek11
- aykolik'in boyu yaşı kilosu mesleği8
- bik bik'in yaşı boyu kilosu8
- sel felaketinin nedeni cehapedir8
- türkiye de 120000 atatürk heykeli olması15
- mustafa sandal'ın 1 mayıs paylaşımı13
- sözlüğün en götü güzel kızı21
- 1 mayıs8
- ahirette sorulacak ilk soru8
- 1 mayıs 2024 borussia dortmund psg maçı9
- uludağ sözlüğün bitmiş olması14
- sözlük kızlarını kategorize eden utanmazlar18
- kocamsunun hazırladığı sürpriz12
entry'ler (92)
namussuz evsiz erkek palandöken'de, namussuz 2+1 kombili biseksüel kartalkaya'da, namuslu sobalı lezbiyen kartepe'de aranmalarıdır. vali mutlu aranmalarının devam edeceğini ama müdahale olmayacağını açıklamış
4 tanesini gezdikten ve içinde belli bir süre geçirdikten sonra bi boka yaramadığını ve yaramayacağını anladığım kurum.
hıyarizm düşünürü.
deneyimlerinin hiç bir şeyi çözemediği anlardır. okuduğun yaşadığın hiç bir şeyin anlamı kalmamıştır o an. her şeyi çok derin düşünüp basite indirgeme çabası içindesindir fakat bulunduğun durum bunu bile yapamamana neden olur. çaresiz hissedersin ve bunu çeşitli dışa vurumlarla aşmaya çalışırsın. büyük insanlara çok saçma gelen bu davranışların seni rahatlatır ve anlık mutlulukları yaşamanı sağlar. zaten hayat d anlık duygulardan oluşur.
mülkiyet hırsızlıktır ve tanrı kötüdür kuramlarıyla aslında çok düşünülen konulara kısa ve keskin öneriler sunmuş anarşist düşünür. fakat bu düşüncelerinin temelini üç değişkeni çok iyi bir şekilde değerlendirerek yapması dayanak noktalarını hiç de boş şeylere yöneltmediğini gösteriyor. bu noktalrın incil, adam smith ve hegel olduğunu öğrendiğimizde zaten bu sonuca varmış oluruz. genel olarak bu konseptte ilerleyen düşücelerinin en belirgin özelliği fazla sert ve pozitif özgürlük içerdiği yanılgısına kapılmamızı sağlasa da aslında negatif özgürlüğün ateşli bir savunucusudur. sevdiğim manifestolarından tanrı üzerine düşüncelerinden en güzel deyişi de özetle şöyledir. '' tanrı kavramına ona karşı çıkmak için ihtiyacımız vardır. ''
geçen gün şehit olduğunu öğrenmemle birlikte uzun zamandır düşünmediğim belki de düşünmekten kaçtığım duyguları tekrar yaşadım.
şehit haberinin ardından ulusalcı, liboş, atatürkçü, milliyetçi ve benzerlerinin klişeleşmiş zırvaları yapılır, şehide saygı yürüyüşleri düzenlenilir istiklal marşı,andımız, slogan falan derken en son 2-3 şişli teyzesinin elinde türk bayraklı fotoğrafları çekilir ve tamamlanır. bunlar bir ritüel olmuştur onlar için çünkü ezberletilmiş davranışları toplumsal normlara uygun olarak yapanlar bu tarz duygu patlaması yaşayan bir topluluk içinde ne kadar uç davranışlarda bulunursa onu daha iyi anacağını, kendine biçtiği görev duygusunu hakkıyla yerine getirmesi için bu ritüeli yapması gerektiğini düşünür.
her neyse bu duygu sülüklerini bi kenara atıp ozan abiyi anlatayım. ben lisenin ilk yılındayken o son sınıftı. küçüklükten tanıdığım bi abimin arkadaşlarından biriydi. ben de kopil kopil onların yanına gidip zaman geçirmeyi çok severdim. ama ozan abi hepsinden farklıydı. lakabı deliydi. deli denilmesinin sebebi boş zamanlarının tamamında koşmasıydı. hangi mevsim olursa olsun şortunu çeker beresini takar ve kulağında kulaklıklarıyla koşardı. durmadan... her gün ders bitiminden akşam yemeğine kadar.. zaten okulun kros takımındaydı fakat koşmasının sebebi bu değildi çünkü gerçekten seviyordu koşmayı. bi gün bana ulan forest gump şu okulda benim koştuğumun yarısını bile koşmamıştır demişti. soyutlardı kendisini her şeyden, herkesten sadece koşmayı sevdiği için koşardı. zaten askerliği sevdiği için de ordaydı sevdiği şeyleri kendisine göre biçimlendirerek mutlu bir düzen kurmuştu kendine mutluluğun insanlara çok görüldüğü kişiliğinin ötelendiği bir yerde.
sevdiği şekilde yaşamayı kendi gibi kalmayı başarmıştı ve öyle devam etti. yıllarca görmedim.. koşan birini gördüğümde aklıma ilk ozan abi gelirdi. yine ozan abi gelecek. ama dünden sonra da ozan abinin ardından onun öldüğü gerçeği.. türk bayrağının önünde çektirdiği mezuniyet fotoğraflarının gazeteleri süslemesi, şehit sıfatıyla anılıyo olması üzecek beni. öldüğü gerçeğini kabullenmem daha uzun sürecek üzüntüm kat kat artacak çünkü bu ölümün ardından duygu sülükleri bu sefer ozan abime yapışacak. onu sömürecekler. onun üzerinden nutuklar atılacak lanetler okunacak bu ritüelin baş kahramanı bu sefer ozan abi olacaktı.
bu adam sadece keyif aldığı şeyleri yapmaya, mutlu olmaya çalışan ozan abi. kısacası sadece insan..
rahat uyu...
şehit haberinin ardından ulusalcı, liboş, atatürkçü, milliyetçi ve benzerlerinin klişeleşmiş zırvaları yapılır, şehide saygı yürüyüşleri düzenlenilir istiklal marşı,andımız, slogan falan derken en son 2-3 şişli teyzesinin elinde türk bayraklı fotoğrafları çekilir ve tamamlanır. bunlar bir ritüel olmuştur onlar için çünkü ezberletilmiş davranışları toplumsal normlara uygun olarak yapanlar bu tarz duygu patlaması yaşayan bir topluluk içinde ne kadar uç davranışlarda bulunursa onu daha iyi anacağını, kendine biçtiği görev duygusunu hakkıyla yerine getirmesi için bu ritüeli yapması gerektiğini düşünür.
her neyse bu duygu sülüklerini bi kenara atıp ozan abiyi anlatayım. ben lisenin ilk yılındayken o son sınıftı. küçüklükten tanıdığım bi abimin arkadaşlarından biriydi. ben de kopil kopil onların yanına gidip zaman geçirmeyi çok severdim. ama ozan abi hepsinden farklıydı. lakabı deliydi. deli denilmesinin sebebi boş zamanlarının tamamında koşmasıydı. hangi mevsim olursa olsun şortunu çeker beresini takar ve kulağında kulaklıklarıyla koşardı. durmadan... her gün ders bitiminden akşam yemeğine kadar.. zaten okulun kros takımındaydı fakat koşmasının sebebi bu değildi çünkü gerçekten seviyordu koşmayı. bi gün bana ulan forest gump şu okulda benim koştuğumun yarısını bile koşmamıştır demişti. soyutlardı kendisini her şeyden, herkesten sadece koşmayı sevdiği için koşardı. zaten askerliği sevdiği için de ordaydı sevdiği şeyleri kendisine göre biçimlendirerek mutlu bir düzen kurmuştu kendine mutluluğun insanlara çok görüldüğü kişiliğinin ötelendiği bir yerde.
sevdiği şekilde yaşamayı kendi gibi kalmayı başarmıştı ve öyle devam etti. yıllarca görmedim.. koşan birini gördüğümde aklıma ilk ozan abi gelirdi. yine ozan abi gelecek. ama dünden sonra da ozan abinin ardından onun öldüğü gerçeği.. türk bayrağının önünde çektirdiği mezuniyet fotoğraflarının gazeteleri süslemesi, şehit sıfatıyla anılıyo olması üzecek beni. öldüğü gerçeğini kabullenmem daha uzun sürecek üzüntüm kat kat artacak çünkü bu ölümün ardından duygu sülükleri bu sefer ozan abime yapışacak. onu sömürecekler. onun üzerinden nutuklar atılacak lanetler okunacak bu ritüelin baş kahramanı bu sefer ozan abi olacaktı.
bu adam sadece keyif aldığı şeyleri yapmaya, mutlu olmaya çalışan ozan abi. kısacası sadece insan..
rahat uyu...
steve harris kendisinin orta çağda yaşamış benjamin breeg adındaki bir büyücünün reankarnasyonu olduğunu iddia etmekte. bunu the reincarnation of benjamin breeg şarkısından önce de birçok şarkısında hafiften vurgulamaktadır zaten. en sonunda da maiden klasiği olan bu şarkıda olayı iyice açığa çıkarmıştır.
children of bodom albüm kapaklarından birini gördüğünü zannetmesi muhtemeldir.
- kestir artık şu saçını bakamıyorsun zaten.
- eski resimlerini gördüm kısa saçlı halin daha yakışıklıymış.
- hevesini almadın mı daha?
- hippi gibi dolaşıyorsun ortalıkta, işe girince nasılsa kestireceksin.
- bir etrafına bak kaç tane uzun saçlı erkek görüyorsun.
- gitar çalıyorsun değil mi?
- kestirmezsen 30unda kel kalacaksın.
- eski resimlerini gördüm kısa saçlı halin daha yakışıklıymış.
- hevesini almadın mı daha?
- hippi gibi dolaşıyorsun ortalıkta, işe girince nasılsa kestireceksin.
- bir etrafına bak kaç tane uzun saçlı erkek görüyorsun.
- gitar çalıyorsun değil mi?
- kestirmezsen 30unda kel kalacaksın.
death - scavenger of human sorrow.
romantizm içerikli filmlere bakış açımı değiştiren film. bugüne kadar kadar kate hudson'ın boktan romantik komedi filmlerini izleyip ohh hiçbir duygu patlaması yaşamadan eve gelip normal hayatına etmiş olan şahsıma bu film tokat etkisi yaratmıştır. bunun birçok sebebi var ama en önemlileri tabi ki senaryo ve oyunculuk. ama kate winslet'in yarattığı beynimdeki ideal sevgili profili de beni etkileyen bir diğer unsur. bir diğeri için (bkz: zooey deschanel)
hangi dilde olursa bir yerde bağıra bağıra konuşmak hoş bir şey değildir. bunun hangi dil olduğu fark etmez. farklı bir dil konuşulan bir yerde bağırarak türkçe konuşulsa da garip bakışların hedefi olmak kadar normal bir şey yoktur. yani hangi dili konuşuyorsan konuş ilgi çekmek için mi yapıyorsan artık bilmem bağırarak konuşma arkadaş.
(bkz: londra da bağıra bağıra türkçe konuşmak)
(bkz: londra da bağıra bağıra türkçe konuşmak)
rehberde kolay bulunsun veya hemen msj atılsın diye aaaşkım şeklinde ya da isminin önüne birkaç tane a harfi koyarak kaydedenler ile muhabbete dahi girilmemesi, koşarak uzaklaşılması gerekir.
adı geçtiği anda herkesin koro halinde '' evet abi o adamın tipini görünce kusacağım geliyor'' diye tepki verdiği insanlar. tartışmasız en başarılı örneği için (bkz: melih gökçek)
uzun ve biraz da bakımsız saçlara sahip olan her erkeğin özellikle kız arkadaşlarından '' amma da çok kırığın var kuaföre gidip düzelttir şunları'' şeklinde ikazlar almasını sağlayan şeyler. he iplenmez o ayrı. kendimden biliyorum.